23 Ocak 2019 Çarşamba

Hüsrev GEREDE

Hüsrev Gerede siyasetçi ve diplomatlık görevlerinde bulunmuş önemli bir devlet adamıdır. 12 Mart 1886 yılında  Edirne’de doğdu . Çocukluğu babası Mehmed Ali Paşa’nın görev yaptığı yerlerde geçti. 1894-1900 yılları arasında Erzurum’da yaşadı. Babası burada vefat edince  okul yaşamı İstanbul’da devam etti. 1905’te Harp Okulu’nu, 1908’de Harp Akademisi’ni, Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle bitirdi . Adana-Ermeni olaylarının bastırılmasında görev aldı  . I. Dünya Savaşı'nda Kâzım (Karabekir) Paşa’nın kolordusunda kurmay yüzbaşılık görevlerini yaptı.

Hüsrev Gerede 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında Erzurum’da Kazım Karabekir’in Kurmay Başkanıydı. Bu görevdeyken at eğitimi sırasında düşüp kalça kemiğini çatlattı . Bu yüzden İstanbul’a gitmek zorunda kaldı.  İstanbul’a geldiğinde gördüğü manzara karşısında çok etkilendi. Her yer işgal altındaydı. Hatta bu yüzden askeri elbise yerine sivil elbiseyle dolaşıyordu. Düşman askerinin düzen, tertip ve fiziki üstünlüğünü görüp üzüntü duydu. Osmanlı vatandaşı olan Rumların  işgalci Yunan askerlerine gösterdiği ilgiye bizzat şahit oldu . Beyoğlu dükkânlarının %80’i Yunan, %20’si ise diğer işgal kuvvetlerinin bayrağıyla süslüydü. Hüsrev Bey en çok da Fransız asker ve komutanlarının kabalağından şikâyet etti . O sıralarda Genel Kurmay Başkanı olan Cevat Paşa tarafından kendisinden işgal ordularının Rusya Bolşeviklerine yaptıkları askeri harekât hakkında gazetelere sansür uygulanması görevini yürütecek bir komisyonda yer almasını istedi . Hüsrev Bey bu göreve istemeden razı oldu. Bir süre sonra komisyon üyesi arkadaşlarından Yüzbaşı Aziz Hüdai’nin tutuklanmasına, Türk subaylarını ancak Türk Divan-i Harbi’nin yargılayabileceği gerekçesiyle istifa etti.
Hüsrev Bey işgal yıllarında hükümete olan tepkisini şöyle dile getirmiştir: “Politik duygusu, kişisel çıkar hesapları ve ihtirasla körleşmiş onursuz, duygusuz hükümet adamlarından ve Vahdettin’den yurt ve ulusa hayır gelmez” . Hüsrev Bey bu arada Rauf(Orbay) Bey’in ve İzmir tüccarlarından Nazmi(Topçuoğlu) Bey’in çıkarttığı “Memleket” adlı gazetede milli uyanışa destek olmak için yazılar yazmıştır .
Mustafa Kemal Paşa ile İlk Karşılaşması ve Samsun’a Çıkış
Mustafa Kemal Paşa ile Yüzbaşı Hüsrev Bey’in ilk karşılaştığı yer Balkan Sa-vaşları’ndan önce yapılan Trakya tatbikatıdır . Ancak henüz tanışma olayı gerçekleş-memişti. Mustafa Kemal etrafındaki askerlere Fransa’da gördüğü Picarde tatbikatını anlatıyordu. Hüsrev Bey Mustafa Kemal’i ilk orada gördü ve onu kendini beğenmiş, kabına sığmayan, propagandacı biri sandığını söyledi. . 
Hüsrev Bey ve Mustafa Kemal Paşa’nın asıl karşılaşmasını Hüsrev Bey şöyle anlatır: “Birinci Dünya Harbi sonunda, yani Mütareke esnasında Kafkas Cephesi’nde Kâzım Karabekir’in Erkân-ı Harbiye Reisi iken, tedavi için mezunen İstanbul’a gelmiştim. Bir gün, Mustafa Kemal Paşa’nın beni görmek istediğini söylediler. Üçüncü Ordu  Müfettişliği  ile  Şarka  gideceğini  duymuştum. Fakat  o  ana  kadar  kendisini tanımıyordum. Mütareke günlerinin İstanbul’unda sivil gezmekten başka çare yoktu. Fakat Mustafa Kemal Paşa’nın davetine icabet ederken üniformamı giydim. Şişli’deki şimdi Atatürk Müzesi olan evine gittim. O da beni ilk defa görüyordu. Buna rağmen munis bakışları karşısında hiç yabancılık hissetmedim, emirlerini sordum. Müfettişliğe tayin edilmiş olduğunu söyleyerek, “Sizi erkân-ı harbiyeme almak isterim” dedi. Derhal muvafakat ederek, düşman işgali altındaki İstanbul’da ancak kendilerini ziyaret için üniformamı giyeceğimi söyledim.‘Şimdi ne işle meşgulsün?’ diye sordu. Cevap verdim: Milli sahada vatandaşlarımızı ikaz etmek üzere arkadaşlarımla çalışıyorum. Aynı zamanda “Memleket” gazetesine nâm-ı müstearla yine vatani ve milli mevzularda yazılar yazıyorum. Dedi ki: “Düşman Süngüsü altında milli birlik olmaz. Ancak hür vatan topraklarında hamiyetli, fedakâr arkadaşlar el ele vererek memleketin İstiklâli ve milletin hürriyeti için çalışabilirler. Ben de zaten onun için gidiyorum”. O anda İstanbul’a çöken kâbustan sıyrılmış gibi, ruhumun bir ümit ışığı ile birdenbire aydınlanmış olduğunu hissettim. Yarından itibaren emrinizdeyim Paşam!... dedim ve tarif edilemez bir heyecanla evime giderek çantamı hazırlamaya başladım.” Böylece Hüsrev Bey, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Samsun’a giden on sekiz kişilik kafilenin içerisinde yer aldı. 
Mustafa Kemal Paşa Samsun ’a hareket edecek kafilenin arasında Hüsrev Bey’i neden görmek istemişti? Hüsrev Bey bu olayı şöyle açıklar: “Erzurum’da daha önceleri babam ve I.Dünya Savaşı’nda da ben bulunmuştum. Babam bölgede iyi bir ad bıraktı, ben de savaşlara katıldım, ayrıca cana yakın olmam sebebiyle bu göreve seçilmiş olmam gerek.”  
Milli Mücadele Dönemi
Mustafa Kemal ve kafilesi 19 Mayıs’ta Samsun’a vardı. . Bu arada Kazım Paşa(Karabekir) ve Ali Fuat Paşa(Cebesoy) ile irtibata geçildi .  Bu süreçte Hüsrev Bey’e istihbarat ve propaganda görevi verildi . Bir süre sonra Samsun’daki İngiliz askerleri ve Rum çetelerinin varlığı dolayısıyla kafile 25 Mayıs’ta Havza’ya geçti . Havza’da asayiş olayları baş gösterince 13 Haziran günü Amasya’ya hareket edildi. 21-22 Haziran’da Amasya Genelgesi duyuruldu. Hüsrev Gerede bu tür genelge, bildiri, telgraf çekme, mektup yazma gibi görevlerde aktif rol aldı. Hüsrev Gerede sürekli yol-culukla geçen bu dönemi anlatırken sık sık arabaların bozulduğundan ve bazen yürümek zorunda kalmalarından bahseder . Ayrıca arkadaşlarıyla beraber arta kalan zamanlarda briç gibi oyunlar oynayarak ya da tarihi ve turistik yerleri gezerek geçirdiğini anlatır . Anadolu insanını bu süreçte yakından gözlemleyen Hüsrev Bey, rastladıkları insanların onlara sürekli kaybettiği ya da savaştan dönmeyen eşini, çocuğunu veya babasını sorduğunu ibretle anlatır .
29 Haziran’da Erzurum’a hareket eden kafile 2 temmuz’da Erzurum’a vardı. 8 Temmuz’da Mustafa Kemal görevden alındı. Hüsrev Bey gerekirse üniformasını ata-cağını ve bu kutsal amaç uğrunda sonuna dek Mustafa Kemal Paşa’nın yanında çalışacağını kendisine iletti . 
Hüsrev Gerede Erzurum’da babasının mezarını ziyaret etmeyi ihmal etmedi. 23 Temmuz’da Erzurum Kongresi düzenlendi. Hüsrev Bey Erzurum’daki bu kongreyi ve yaşanan halk çoşkusunu Albayrak gazetesinde yazarak dile getirdi. Erzurum Kon-gresi’nde seçilen Heyet-i Temsiliye ve ardından gerçekleşen 4 Eylül Sivas Kongresi ile birlikte Heyet-i Temsiliye Başkatipliği görevini yaptı .
Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’nda Hüsrev Bey’i cepheye göndermemiştir. Onun görevi savaşta olup bitenleri rapor halinde TBMM’ye sunmak olmuştur .
Trabzon Mebusluğu ve Londra Konferansı
Hüsrev Bey Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Trabzon Milletvekili olarak Misak-i Milli görüşmelerinde bulunmuştur . Mebusan Meclisi kapatılınca Trabzon Milletvekilliği görevini TBMM’de sürdürmüştür. Hüsrev Bey I.Dönem Trabzon Mil-letvekilliği yaptığı sırada Londra Konferansı TBMM Delegasyonu üyeliği yaparak Londra Konferansı’na iştirak etmiştir . Trabzon mebusluğu yaptığı zamanlarda meclise sunduğu teklifleri incelediğimizde İstanbul’da bulunan yardıma muhtaç dava arka-daşlarına yardım edilmesi,  mebuslardan memur olanların memurluk görevinden istifa etmesi gerektiğine dair olan kanundan askerlerin muaf sayılması  ve Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık süresinin üç ay uzatılması gibi tekliflerin yer aldığını görüyo-ruz.  Ayrıca düğünlerde israfın yasaklanması, şehit ailelerinin vergi borçlarının affe-dilmesi gibi teklifler de sunulmuştur .
Düzce-Bolu Ayaklanmaları ve Esir Düşmesi
TBMM’nin kurulmasını engellemek amacıyla gerçekleşen Düzce-Bolu ayak-lanması sırasında 20 Nisan 1920 yılında isyancılar Gerede’yi ele geçirdi. Durumun gi-derek kötüleşmesi üzerine Heyet-i Nasiha adlı bir grup oluşturuldu. Bu gruba isyanı nasihatle veya gerektiğinde silahla bastırmak, Ankara’nın lehinde propaganda yapmak gibi görevler verildi.  Grup 21 Nisan 1920 Çarşamba günü sabahı Ankara'dan hareket etti. Gerede’ye bir kilometre kadar yaklaşırken birdenbire bir yaylım ateşi ile karşılaşıldı. Hüsrev Bey ile arkadaşları, daha sonra esir edilerek, Gerede'ye götürüldüler. Hüsrev Bey sırtından yara almıştı. Bunlara rağmen Hüsrev Bey hapishanenin dar penceresinden oradakilere vatanın kurtarılmasına engel olduklarını söyleyerek bu ayaklanmadan vaz-geçirmeye çalışmıştı.  Halk padişah, halife ve İngilizlere karşı gelen Kuvâ-yi Milliye'nin perişan olması için dua ediyordu.  Hüsrev Bey ve arkadaşları bu duruma tepki gösterdiği için birçok kez linç girişimine maruz kalsa da Kör Ali denen bir zat buna engel olmuştur.  
İsyan liderleri rehinelerin kendi kasabalarına yollanması talimatını verdiler.  Düzce’ye getirilen Heyet-i Nasiha üyeleri hapse atıldı. Dâhiliye Nazırı Ali Kemal tutuklu bulunan üyelerin Beyazıd Meydanı’nda asılmaları için İstanbul’a gönderilmelerini istedi. Ancak Düzce ayaklanmasının lider rolündeki adamı Sefer Bey Düzce’de olmadığı için bu işlem gerçekleşemedi.  Sefer Bey daha sonra fikir değiştirerek Ankara’nın safında yer almaya karar verdi. Bu kararı Hüsrev Bey ve arkadaşlarına söyleyerek Ankara’yla anlaşmak için onlardan arabuluculuk görevi üstlenmelerini istedi.  Hüsrev Bey, Ankara'ya durumu bildiren bir telgraf gönderdi.  Daha sonra Ankara’ya dönerek Ankara Komutanlığı görevine atandı. Mustafa Kemal Paşa, Hüsrev Bey'in Heyet-i Nasîha üyesi olarak gerçekleştirdiği bu tarihî görevi unutmayarak, ona "Gerede" soyadını vermiştir.  Bolu’daki bu isyanlar için Hüsrev Gerede; “Bunlar başı ezilecek yılanlardır. Yine hortlarlar.” demiştir . Bolu İsyanı ilgili bir rapor hazırlayan Gerede bu raporu 1940 yılında Genelkurmay’a vermiştir . 

Budapeşte, Sofya ve İran Büyükelçiliği
1924 ve 1926 arasında Budapeşte görevini yürüten  Hüsrev Gerede Türkiye’nin ilk Budapeşte Elçisi olmuştur. Bu görevinden sonra 1930 yılına kadar Sofya Büyükelçi-liği ve 1930 ve 1934 arasında da İran Büyükelçiliği yapmıştır.  Elçiliği sırasında hiç şüphesiz en önemli olay Rıza Şah’ın Türkiye ziyaretidir. Hüsrev Gerede Atatürk ve Rıza Şah arasında arabuluculuk görevi yapmış ve yazdığı raporlarla her iki tarafa da bilgiler vermiştir. 
İran Şahı 10 Haziran 1934’te Türkiye’ye resmi ziyarette bulunmak üzere yola çıktı. Hüsrev Gerede, Rıza Şah’ın Türkiye ziyareti sırasında yanında bulunmuştu ama Şah 6 Temmuz günü Türkiye’den ayrıldığında kendisine yeni İran Büyükelçisi Enis Akaygen Bey eşlik etti. 
Hüsrev Gerede  28 Haziran 1934 yılında istifa etmişti. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras kendisini çağırıp Mustafa Kemal Atatürk’ün istifasını istediğini bildirdi. Hüsrev Gerede ise Başbakan İsmet İnönü ile konuşmadan bunu yapamayacağını belirtti. Gerede aynı gün İsmet İnönü ve Mustafa Kemal Atatürk’le görüşmesine rağmen bekle-diği sonucu alamadı ve istifa etti . İstifa sebebini ise daha sonra Rıza Han’ın kendisin-den işitecekti. Rıza Han, Gerede hakkında düşüncelerini belirtirken şunları söylemişti: “Tahran’daki büyükelçiniz şu sıradaki kordiplomatiğin duayenidir. Hüsrev Bey çok saygın bir insan. Ancak bazı müdahaleleri bizi rahatsız ediyor. Özellikle batılılar lehine ve İran aleyhine bazı tutumları var. Bize kılıcını çekti”  . 
Hüsrev Gerede bu durum karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Nitekim batı yanlısı olduğu söylenen Hüsrev Bey anılarında bir batı toplumu olan İngilizler hakkında 28 Temmuz 1919’da şunu söylemiştir. “… Çünkü İngiliz politikası insancıl yanı olmayan, kendi ekonomik çıkarları için dünyayı ateşe vermekte sakınca görmeyen bir temele da-yanmaktadır. Yeter ki İngiliz kanı akmasın Hintliler, Çinliler, siyahlar, beyazlar ölmüş onlar için önemli değil. İngilizler kendi çıkarları uğruna başka ulusları yok olmaya it-mekten, onları arkadan vurmaktan çekinmeyen alçakça bir politikanın uygulayıcısıdır-lar...” .  Bu sözleri sarf eden bir diplomat için batı yanlısı demek yanıltıcı olacaktır. Hüsrev Gerede’nin İran’a batı yanlısı gözükmesi belki de batıyı örnek alan bir ülkeyi temsil eden bir ülkenin elçisi olması ve modernizasyon anlamında İran’ın batıyı ve do-layısıyla Türkiye’yi örnek alması gerektiğine olan inanç ve tutumlarıdır. Ayrıca İran ile olan sınır problemlerimizde şahin olarak bilinen Gerede’nin bir dış politika hamlesi olarak İran’a yollandığı bilinmelidir. Nitekim sınır problemleri halledildikten sonra görevinden alınmıştır. Gerede İran’dan geldikten sonra 5. Dönem Sivas Milletvekili seçilse de 6 Ocak 1936 tarihinde Tokyo Büyükelçisi olması nedeniyle istifa etti. Gerede bu görevi 19 Haziran 1939 tarihine kadar sürdü . Tokyo Büyükelçiliği sırasında Ertuğrul Şehitleri Anıtı’nı onartmıştır.
Almanya Büyükelçiliği
Hüsrev Gerede bu görevi  1939-1942 yılları arasında yapmıştır.  Almanya’da genel kanı Hüsrev Gerede’nin Almanya faşizminin açık destekçisi olduğudur.  Hüsrev Gerede Alman ve Türk ordularının benzerliğini vurgulayarak Almanya’ya yakın oldu-ğumuzu ima etmiştir. Bunları vurgularken Nazizm hakkında da şunları söyler. “Nazizm Almanya’ya kaba, fakat gerçek ve millî bir hayatiyet aşılamıştır. “ . Gerede, Almanya’yı över ama Nazi hareketini çok benimsemediği de bellidir. Türkiye’nin II. Dünya Sava-şı’na girmeme başarısında kendi çalışmalarının katkısı olduğunu düşünür. Hatta Hitler, Gerede için, ‘Bu adam ciddî bir asker, ben bununla anlaşırım’ bile demiştir.  Hüsrev Gerede’ye Almanya elçiliği görevi bittikten sonra 1946 yılının Ekim ayına kadar görev verilmemiştir. Kendisi bu duruma çok içerleyerek, “Allah sebep olanlardan sorsun” demiştir . Hüsrev Gerede 1947-1949 yılları arasında Rio De Janerio Büyükelçiliği yaptıktan sonra ülkesine dönmüş ve emekli olmuştur 
Emekliliği ve Eserleri
Hüsrev Gerede Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana birçok dergi ve gazetede yazılar yazmıştır. Atatürk’ün ölümü üzerine Refik Saydam’la olan yazışmalarını, Ulus Gazete-si’ndeki yazılarını ve Bolu İsyanı sırasında yaşadıklarını bir rapor haline getirmiş ve Genelkurmay’a vermiştir. 1949 yılında emekli olduğunda anılarını yazmaya başlamıştır. Hayattayken sadece bir anı kitabı yayınlanmıştır. Diğer anıların yayınlanmama sebebi ise Ankara’da yedek subaylığını yaparken bir bomba eğitimi sırasında ölen büyük oğlu Faruk yüzündendir. Oğlunun ölümü, Hüsrev Gerede’yi derinden sarsmış, kaleme aldığı anılarına gösterdiği özenin azalmasına, yazdıklarını yeniden gözden geçirememesine neden olmuştur. ‘Atatürk’ ve ‘Kurtuluş Savaşı’ üzerine yazdığı anılar, dosyalar içeri-sinde, karışık notlar halinde kalmış, düzenlenip yayımlanmak için başka kişilerin yar-dımına ihtiyaç duyulmuştur.”  
Hüsrev Gerede Milli Mücadele ve Cumhuriyet tarihinin çok önemli bir şahsiye-dir. Mustafa Kemal onun için; “Benim için ilk inkılap ve müşkülat arkadaşım.” demiş-tir.”   Bunun yanında yeri geldiğinde düşündüklerini açıkça söyleyebilen, hoşuna git-mediği bir durum olduğunda bile Mustafa Kemal’e bağlılığını ve sevgisini azaltmayan biridir. Ayrıca ailesini bağlı ama onları ihmal edecek kadar da görevine düşkün bir devlet adamıydı. Zaten oğlu Selçuk Gerede’nin anlatımına göre de çocuklarıyla fazla görü-şemez ve çok konuşmazdı . Hüsrev Gerede ayrıca bir Türk Milliyetçisidir. Nitekim İs-tanbul’dan ayrılıp Samsun’a hareket ettiğinde “Ya Rabbi sen bu millete zeval verme, Türklüğü yükselt!” diye dua etmesi onun ne kadar vatansever ve milliyetçi biri olduğunu gösterir.  Hüsrev Gerede geride bıraktığı anılarla tarihin bir dönemine ışık tutmuş ve 20 Mart 1962’de hayatını kaybetmiştir. İstanbul Teşvikiye'de 16 Mayıs 2011 tarihinde kendisi adına dikilen bir anıt bulunmaktadır .
KAYNAKÇA

Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Anıları.

Aşir Kayhan KIYCI, M.Kemal Paşa Önderliğinde Milli Mücadele Kadrosu. Y.L.Tezi

Berlin Büyükelçiliği, http://berlin.be.mfa.gov.tr/MissionChiefHistory.aspx

Bilal Şimşir, Bizim Diplomatlar, Bilgi Yayınevi, 1996

Brezilya Büyükelçiği, http://brezilya.be.mfa.gov.tr/MissionChiefHistory.aspx

Budapeşte Büyükelçiliği, http://budapeste.be.mfa.gov.tr/MissionChiefHistory.aspx

Cumhuriyet, 12.06.1934 s.6 ve Ayın Tarihi S.7, Haziran 1934

Enis TULÇA, Atatürk, Venizelos ve Bir Diplomat Enis Bey, İstanbul 2003, Simurg Yayıncılık,

Ernest E.Ramsaur, Jön Türkler- 1908 İhtilalının Doğuşu, (çev. Muhsin Önal), İstanbul, 2004,

Fethi Tevetoğlu, Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar”,  Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987

Günay ÇAĞLAR, Hüsrev Bey Heyet-i Nasihası, makale

Hüsrev Gerede, Harb İçinde Almanya, (1939-1942) T.C. Berlin Büyükelçisi, Yayına Hazırlayanlar: Hulûsi Turgut- Sırrı Yüksel Cebeci ABC “Anılar Dizisi” No: 1 Birinci Baskı: Şubat 1994

Hüsrev GEREDE, Siyasi Hatıralarım – I İran Ağustos 1930-Haziran 1934

Johannes Glasneck, Alman Faşizminin Türkiye’deki Propaganda Faaliyetleri, Wissenschaftliche Beiträge Dizini, Martin-Luther Üniversitesi, Halle,1966 Çeviri: Murat ÇAKIR

L.Hilal AKGÜL, Rıza Han’ın Türkiye Ziyareti

Sami ÖNAL, Hüsrev Gerede’nin Anıları Kurtuluş Savaşı, Atatürk Ve Devrimler , Literatür Yayınları 2002

Sofya Büyükelçiliği, http://sofya.be.mfa.gov.tr/MissionChiefHistory.aspx

Tahran Büyükelçiliği, http://tahran.be.mfa.gov.tr/MissionChiefHistory.aspx 27.02.2017

TBMM Arşivleri, I.Meclis Tutanakları, https://www.tbmm.gov.tr



TBMM Albümü, http://web.archive.org/web/20150411082724/http://www.tbmm.gov.tr:80/TBMM_Album/Cilt1/index.html

Kurtuluş Savaşı sırasında iç isyanların bastırılmasında önemli roller oynamış, savaştan sonra büyükelçi ve milletvekilliği görevlerinde bulunmuştur. İstanbul işgali edilince Trabzon milletvekilliği görevini TBMM’de devam ettirmiş daha sonra Urfa (1923-1927)  ve Sivas (1935-1939)  milletvekili olarak TBMM'de bulunmuştur. 1927-1949 yılları arasında Budapeşte, Sofya, Tahran, Tokyo, Berlin ve Rio de Janei-ro Büyükelçilikleri görevleri yapmıştır. Gümüş Liyakat, İmtiyaz Madalyaları ve Kırmızı-yeşil şeritli İstiklal Madalyası sahibidir.  Evli ve iki çocuk babası olan Hüsrev Gerede 20 Mart 1962’de  İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder