Çerkez
kökenli olan Albay Bekir Sami 1864 yılında Kuzey Kafkasya’dan göç eden bir
aileye mensuptur. Babasının adı Hasan, ailesinin unvanı ise Zarako’dur. Hasan
Bey Manyas’ta çiftçilik yaparak ailesini geçindiriyordu. Albay Bekir Sami,
Hasan Bey’in yedi evladından biriydi. Diğer kardeşlerin isimleri ise şöyledir:
Havva, Fatma, Esma, Bekir, Sami, Münire, Mehmet ve Musa.[2]
1879
yılında Bandırma’da doğan Albay Bekir Sami, ilkokuldan sonra Bursa Askeri
Lisesi’ni bitirmiş ve 14 Mart 1897’de Harp Okulu’na girmeye hak kazanmıştı.
Harp Okulu’ndan 17 Ocak 1900’ta 421 öğrenci arasından 17.olarak teğmen piyade
subayı olmuştur. Harp Akademisine devam ederek 4 Aralık 1902’de mümtaz yüzbaşı
olmuştur.[3] Harp
Akademisinden mezun olduktan sonra Erzincan’da 4’üncü Orduya bağlı 49’uncu
Piyade Tümeni, 38’inci Tugay 75’inci Nizamiye Alayı 1’inci Tabur 3’üncü Bölüğü,
4 Mayıs 1906’da Erzincan Harp Okulu Topoğrafya Öğretmen Yardımcılığı, 5 Temmuz
1906’da 2’nci Ordu açığına, 30 Kasım 1908’de Erzurum Askerî Lisesi Matematik
Öğretmeni, 12 Eylül 1909’da 4’üncü Ordu 8’inci Tümen Kurmay Heyeti
Mülhaklığına, 3 Nisan 1910’da İstanbul Harp Okulu Topoğrafya Öğretmeni, 26
Eylül 1910’da 6’ncı Ordu açığına, 15 Temmuz 1911’de 4’üncü Redif Alayı 2’nci
Dakok Tabur Komutanı, 5 Eylül 1911’de 13’üncü Kolordu Kurmay Heyeti Mülhakı,
70’inci Alay 2’nci Tabur Komutanı, 16 Mayıs 1912’de 6’ncı Kolordu 16’ncı İştip
Tümen Kurmaylığına, 29 Mayıs 1912’de yeniden 70’inci Alay 2’nci Tabur Komutanı,
16 Haziran 1912’de Müstakil İşkodra Tümeni Kurmaylığına, 5 Ağustos 1912’de
Harbiye Nezareti Makam Emir Subayı olarak atandı. 28 Şubat 1914’te Satın Alma
Komisyon Başkanı olarak Almanya’ya gitti. 7 Eylül 1914’te 5’inci Kolordu
Kurmaylığına, 15 Eylül 1914’te 43’üncü Alay Komutanı, 21 Ocak 1915’te 5’inci
Seferî Kuvvetler (52’nci Tümen) Komutanı olarak atandı ve Irak Cephesi’ndeki
muharebelere katıldı. 9 Ağustos 1917’de Çatalca Savunma Hattı Komutanı, 12
Nisan 1918’de İhracat ve Siparişler Dairesi Başkanlığı görevlerinde bulundu.[4] 1910
yılında Rukiye Tahire Hanımla evlenen Albay Bekir Sami’nin, bu evlilikten
Turgut, Orhan, Ali Doğan, Turhan, Belma ve Selma adında 6 çocuğu olmuştur.[5]
5
Ağustos 1912’de “Harbiye Nezareti Makam Emir Subayı” olarak atanan[6] Albay
Bekir Sami, Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın yaverliğini de yapmıştır. 11
Haziran 1913’te Paşa’nın suikasta uğradığı sırada Albay Bekir Sami’nin yanında olmaması
onu olası bir ölümden kurtarmıştı. I.Dünya Savaşı’nda aktif görev alan Albay
Bekir Sami, İran ve ötesi harekâtının yanı sıra Kafkas cephesine katılmıştır.[7]
Milli Mücadele Döneminde Yürüttüğü
Eylemler
Albay
Bekir Sami, Mondros Mütarekesinin imzalandığı 30 Ekim 1918 yılında İstanbul’da
bulunuyordu. İstanbul Hükümeti tarafından ona “İhracat ve İthalat Komisyonu”
görevi verilmişti. Ancak o bu görevi fazla önemsememiş ve Üsküdar’daki evinde
bir nevi inzivaya çekilmişti.[8] Sık
sık arkadaşlarıyla toplanıp memleketin kurtuluşu için çareler arıyor, özellikle
de Hindistan seferi sırasında tanıştığı[9] Rauf
Bey’in evinde yapılan toplantılara katılıyordu.[10] Zira
Rauf Bey o sıralar eski İttihatçılarla temasta bulunuyor ve onları milli mücadeleye
katılmaya ikna etmeye çalışıyordu.
Albay
Bekir Sami bu şartlar altında, İstanbul Hükümeti tarafından 1919 Mayıs ayının
ortalarında 56’ncı Tümen Komutanı ve 17’nci Kolordu Komutan Vekili olarak Manisa
bölgesine atandı. Bu tayinde Rauf Bey’in ve Karakol Cemiyeti’nin büyük rolü vardı.[11]
Nitekim o sıralar Harbiye Dairesi Birinci Şube Müdürü Naim Cevat’tı. Zaten o da
16 Mart 1920 Meclis baskınından sonra Kafkaslara gidecek ve kurtuluş için
çareler arayacaktı.[12]
Albay
Bekir Sami Ege bölgesine gitmeden önce üst düzey hükümet yetkilileriyle
görüşmüştü. Bunlardan Milli Savunma Bakanı Şevket Turgut Paşa’nın, Albay Bekir
Sami’ye 1.000 lira vermesi ve ağlayarak “vatan
için ne yapman gerekiyorsa onu yap” demesi kayda değer olaylardandır. Şevket
Turgut Paşa ayrıca Albay Bekir Sami’ye, “Hükümetin
sana yardım edemeyebilir”[13]
demesi dönemin şartlarını görmek bakımından düşündürücüdür. Albay Bekir Sami’yi
resmi olarak Şevket Turgut Paşa görevlendirmişti.[14] Bu
tayin öylesine acele olmuştur ki Albay Bekir Sami daha ekibini oluşturamadan ve
resmi yazı gelmeden yola koyulmuştu.[15]
Bu da memleketin kurtuluşu için kaybedilecek zamanın olmadığını gösteriyordu.
Zira 15 Mayıs’ta İzmir İşgal edilmiş, orada bulunan Türk askerleri ya şehit
olmuş ya kaçmış ya da çevre birliklere dağılmıştı.
Görev
yerine vapurla giden Albay Bekir Sami’nin yol arkadaşları da İttihatçı ve
Teşkilât-ı Mahsusa üyelerinden oluşuyordu. Yol boyunca ulusal direnişin nasıl
örgütleneceği ile ilgili planlar konuşulmuştu. Albay Bekir Sami yol
arkadaşlarından bu konuda yardım istedi.[16]
Bu yardıma karşılık veren Teşkilât-ı Mahsusa üyesi Yüzbaşı Süleyman Sururi, görev
yerine varınca Albay Bekir Sami tarafından Alaşehir irtibat zabitliğine
atanmıştı.[17]
Bu atama milli mücadeleye büyük katkı sağlayan bir olaydı. Zira Süleyman
Sururi’nin Uşak bölgesinde asker toplama, teşkilatlanma, iaşe ve halkı
bilinçlendirme konusunda çok büyük yararlılıkları olmuştu.
Görev
yeri olan Manisa’ya giderken yol güzergâhını gözlemleyen Albay Bekir Sami evlere
asılan Yunan bayraklarını görünce çok üzüldüğünü anılarında sık sık
belirtmiştir. Albay Bekir Sami görev yerine gelir gelmez İstanbul ile sürekli
temas halinde olmayı da ihmal etmemişti. Sürekli etrafına telgraf gönderiyor ve
İstanbul Hükümeti’ni mevcut durumdan haberdar ediyordu. Özellikle Rauf Bey’le çok
sık haberleşiyordu.
Bandırma’ya
vardığında durumun vahametini anlayan Albay Bekir Sami, aldığı sert ve acımasız
kararlarla halkın üzerindeki yılgınlığı atmıştı.[18]
27 Mayıs 1919’da Akhisar’da Türkleri ve Rumları toplayarak onlara devlete karşı
gelmemelerini, aksi takdirde yöreyi, halkı ile beraber yok edeceğini[19]
söylemesi durumu anlamak için iyi bir örnektir. Bu konuda acımasızlığı ile
bilinen Albay Bekir Sami, Yunanlarla barışı savunan dört hocayı kendi
tabancasıyla Kaymakamlık binasının önünde öldürmüş ve olay esnasında
etraftakilere görevini yapmayanların sonunun bu şekilde olacağını söylemişti.[20] Albay Bekir Sami özelikle bayrak konusunda çok
hassastı. Eşme’de Rum bayrakları asılması üzerine, 4 Rum’u
idam ettirmiş, asılan bayrakları toplatarak yaktırmıştı.[21] Bölge yöneticilerini baskı altına alan Albay Bekir Sami örneğin Kula’da zengin çocuklarının askere gitmesine engel olan Şube reisini önce tutuklatmış sonra da milli mücadeleye katılması şartıyla affetmişti. Albay Bekir Sami milli mücadeleye zarar veren eşraf ve âlimlerinden bazılarını da tutuklatmıştı. Kaymakamların araya girmesiyle bazılarını da affetmişti.[22]
idam ettirmiş, asılan bayrakları toplatarak yaktırmıştı.[21] Bölge yöneticilerini baskı altına alan Albay Bekir Sami örneğin Kula’da zengin çocuklarının askere gitmesine engel olan Şube reisini önce tutuklatmış sonra da milli mücadeleye katılması şartıyla affetmişti. Albay Bekir Sami milli mücadeleye zarar veren eşraf ve âlimlerinden bazılarını da tutuklatmıştı. Kaymakamların araya girmesiyle bazılarını da affetmişti.[22]
Albay
Bekir Sami’nin bu davranışları bazıları tarafından bozgunculuk olarak
görülüyordu. Zira Bandırma’da Rum bayraklarının toplatılması emrini verdiği bir
yarbay sonradan Albay Bekir Sami’yi İstanbul Hükümeti’ne şikâyet etmiş ve onun
hakkında fitne çıkarıyor demişti.[23] Albay
Bekir Sami o günlerde buna benzer durumlarla çok karşılaşmıştı.
İzmir
İşgali’nden geri çekilen askerlerle görüşen Albay Bekir Sami, İzmir’deki
olayları onlardan öğreniyor ve durumu İstanbul’a bildiriyordu. Zira İzmir’de
durum iyi gözükmüyordu. Yunan askeri girdiği yerlerde katliam ve zulüm
yapıyordu. İzmir ve çevresinde yaşayan Rumlar akın akın Yunan ordusuna ve Rum
çetelerine karışıyordu. Hatta Yunanlılar Rumlardan “savaş zamanı vergisi” adlı
bir vergi alıyordu.[24] Bu
olaylara tanık olan Albay Bekir Sami aldığı kararlarda daha da sertleşiyordu.
Hatta bir ara İzmir’e girmeyi bile düşünmüştü.
23
Mayıs 1919’da Manisa’ya varamadan oranın Yunanlar tarafından işgal edildiğini
duyan Albay Bekir Sami hemen en yakın yer olan Akhisar’a gidip karargâh
merkezini oraya taşımıştı. Buradan da İstanbul ve ilgili yerlere telgraf
göndererek işgal konusunda bilgilendirme yapmıştı. Bu arada Çerkez Ethem Bey’i
de yardıma çağırmıştı. Albay Bekir Sami’nin yanında Vasıf Bey(Çınar) ve Kazım
Bey(Özalp)’da bulunuyordu. [25]
26
Mayıs 1921’de Aydın ve Tire, ertesi gün de Bayındır işgal
edilmişti.[26]
Yunan işgali dolayısıyla bölgede hareket kabiliyetini kaybeden Albay Bekir Sami,
buna rağmen korkmadan mücadele ediyordu. Rum baskınlarının yapıldığı yerlere
gidiyor ve burada taşkınlık yapan Rumları ve işbirlikçi Türkleri
cezalandırıyordu. Yunanlılara para karşılığı casusluk yapan Türkler bile oluyordu.
İşgal korkusu yaşayanlar bazı Türklerin Yunanlıları karşılamak için merasime
hazırlandığı bile oluyordu. Bu arada askerden kaçanlar yakalanıp bir merkezde
toplanıyordu. Albay Bekir Sami cephanelerin işgal kuvvetlerinin eline geçmeden
kaçırılması ve güvenli bir yerde toplanması konusuna çok önem veriyordu. Bu
konuda bölgedeki komutan ve görevlilerle sık sık emirler yağdırıyordu. Ancak
bölgedeki şartlar çok zordu. Örneğin bölge halkından bazıları Aydın işgali
sırasında ortada kalan erzak ve silahları yağmalamıştı. Buna karşılık
vatansever komutanlardan bazıları geri çekildikleri yerlerde halkı örgütlemeye
çalışmış ancak halk yeteri kadar ilgi göstermemişti.[27] He
ne kadar bazı Türkler Yunanlılara karşı yılgınlık gösterse de bazıları da gizli
örgütlenme, miting, protesto ya da ticari boykot gibi eylemlere işgale karşı
koymaya çalışıyordu. Örneğin Hristiyanlara kızan bazı Türkler onlardan
alışveriş yapmıyordu.[28]
İstanbul
Hükümeti şikâyet ve ihbarlardan dolayı 28 Mayıs 1919’da Albay Bekir Sami’yi
geri çağırmıştı. Albay Bekir Sami ise bu emre olumsuz yanıt vermişti. Tam da bu
sırada Ayvalık’ın işgal edildiği haberi gelmişti. Ertesi gün de Turgutlu ise
işgal edilmişti.
30
Mayıs 1919’da Alaşehir’e giden Albay Bekir Sami bazı gözlemlerde bulunmuştu. Zira
Türkler Rumlarla dost olduklarına dair “Dostluk Belgesi” adı verilen bir belge almanın
peşindeydi. Ayrıca Yunanlıları karşılamak için hazırlık yapıyorlardı. Bu arada
işgal edilen yerlerden geri çekilen asker ve komutanlar cephaneyi bırakmak
zorunda kalıyordu. Oysa Albay Bekir Sami’nin bu konuda kesin talimatı vardı. Albay
Bekir Sami komutanlara neden bu emri yerine getirmediniz diye sormuştu. Komutanlar
ise Rumların ve İngilizlerin onlara engel olduklarını söylemişti[29]
Bu arada Turgutlu ve Bayındır da çarpışma olmadan işgal edilmişti.
Albay
Bekir Sami işgal bölgelerinde teşkilatlanıyor ayrıca ulusal mücadeleye karşı
olan yöneticileri bir şekilde ikna ediyordu. Yunanlıların İzmir’den sonra
doğuya doğru yayılışını engellemek onun en önemli görevdi. Ancak kaçak asker
sıkıntısı yaşanıyordu. Yunanlıların geri çekildiği ve boşalttığı yerleri bir an
önce ele geçirmek isteyen Albay Bekir Sami bunu gerçekleştirecek askerleri
bulmakta zorluk çekiyordu. Bu yüzden kaçak askerlerin yakalanmasına konusuna
çok önem vermişti.
31
Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’e telgraf çekip bölgedeki durumu rapor eden Albay
Bekir Sami 9 Haziran 1919’da Mustafa Kemal’den bir de cevap almıştı. Bu
telgrafta her şeye rağmen ümitsizliğe kapılmamak gerektiğini anlatan Mustafa
Kemal, kumandanlarda görülecek zafiyetin halka da yansıyacağını belirterek Albay
Bekir Sami’yi telkin etmişti. [30] Albay
Bekir Sami o günden sonra Mustafa Kemal’e sonuna kadar sadık kalmıştı.
Mustafa
Kemal ayrıca Ege bölgesinde kurulan Redd-i İlhak Cemiyetlerini Albay Bekir Sami
sayesinde kontrol etmişti.[31] Albay
Bekir Sami, Mustafa Kemal’in batı cephesindeki sağ koluydu. Ancak Kara Vasıf ve
eski İttihatçılarla görüşmeye devam eden Albay Bekir Sami Karakol Cemiyeti’nin
Ege’deki temsilcilerinden biri olmaya devam etmişti. Sivas Kongresi’nden sonra Mustafa
Kemal, Albay Bekir Sami'ye gönderdiği bir telgrafta artık Redd-i ilhak, Karakol
gibi adlarla çalışmaya gerek bulunmadığını belirtmişti.[32]
Tüm
bu örgütlenme çabaları ve kısmi başarılardan sonra 20 Haziran 1919’da Bursa’da
bulunan 56.Tümen komutanlığına atanan Albay Bekir Sami bu emre uyup uymama
konusunda kararsız kalmıştı. Zira Uşak, Eşme, Kula, Alaşehir, Salihli ve
Ahmetli’de mıntıka kumandanlıkları oluşturmuş ve direnişi örgütlemişti.[33] Sonunda Bursa’ya gitmeye karar veren Albay
Bekir Sami 27 Haziran’da oraya vardı.[34] Bursa’ya
geldiğinde eski görev yerlerinden kötü haberler geliyordu. Zira askeri firar
olayları artmıştı. Bekir Sami’nin kurduğu düzen bozulmuş, örgütlenmeler
dağılmıştı.
27
Haziran 1919’da Albay Bekir Sami’ye bir telgraf gönderilmişti. Mustafa Kemal
Paşa Sivas Kongresi’ne Rauf Bey’in seçtirilip gönderilmesini talep ediyor ayrıca
Bursa’daki hadiselerden haberdar olmak istiyordu. Bursa’da ise durum kötüydü.
Ortada bir enkaz vardı. Bu enkazın sebebi ise Bursa Valisi İsmail
Gümülcineli’ydi. Çünkü bu vali vatanseverleri görevden uzaklaştırıp Ermeni ve
Rumlarla işbirliği yapıyordu. Ancak Bekir Sami Bursa’ya geldiğinde İsmail
Gümülcineli kaçmıştı.
Direnişe
Bursa’da devam eden Albay Bekir Sami buradan yaptığı yönlendirmelerle Ege’yle
bağlantısını sürdürüyordu. İşgali püskürtmek için en ufak ayrıntıya dikkat
ediyor fırsatları kaçırmıyordu. Örneğin İtalyanların Burdur’da silah
sattıklarını duymuş, silahların satın alınması için oradaki amirlere emir
vermişti.[35]
Bu arada Bursa’ya yeni vali olarak atanan Kürt Mustafa Paşa (Nemrut Mustafa
Paşa) söylediği sözler ve tavırlar yüzünden askerlerde infial yaratmıştı.
Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı‘na girişinin boşuna ve haksız olduğunu, ölen
askerlerin de köpek ölüsünden farksız oluğunu söyleyen Kürt Mustafa Paşa, Albay
Bekir Sami tarafından silah zoruyla Bursa’dan kovulmuştu.[36]
Bu
arada 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile haberleşen Albay Bekir Sami, Sivas
Kongresi Temsil Heyeti’nin emirlerini harfiyen yerine getiriyordu. Bu dönemde
Mustafa Kemal Paşa ile telgraflaşma sayısı da sıklaşmıştı. Bu süreçte Merkezi
Bilecik olmak üzere İzmit, Eskişehir ve Bolu Sancaklarının Mıntıka
Kumandanlığını yapan Albay Bekir Sami, asayişi sağlama, tren hatlarını kontrol
etme ve cephaneleri korumak gibi görevleri yerine getirmişti.[37] Albay
Bekir Sami ayrıca Anzavur ayaklanmasına karşı mücadele etmiş, bölgede tehlikeli
görünen kişileri ya tutuklatmış ya da Ankara’ya göndermişti. Örneğin Mustafa
Kemal tarafından çekilen bir telgrafta Yusuf İzzet Paşa’nın gizlice Ankara’ya
gönderilmesi, eğer karşı koyarsa zorla getirilmesi emri verilmişti. Hatta
Mustafa Kemal Paşa, Yaver Yüzbaşı Selahattin’e ayrıca şifreli bir telgraf
göndermiş, Yusuf İzzet Paşa’nın Ankara’ya gönderilmesi hususunda Albay Bekir
Sami’nin engel olması durumunda bu sefer Albay Bekir Sami’yi onun tutuklamasını
istemişti.[38]
Bu
arada İstanbul Hükümeti tarafından gönderilen Reşit Bey, eğer Mustafa Kemal’den
ayrılırsa Albay Bekir Sami’ye paşalık, başkumandanlık, 20.000 altın ve bir adet
köşk verileceğini söylemişti.[39]
Bu teklifi reddeden Albay Bekir Sami’ye 6 Haziran 1920’de Kuvayi Milliye adı
altında Anadolu’da kargaşa yaratıp halkı teşvik etmekten dolayı rütbesinin
kaldırılması, madalyalarının geri alınması ve idam cezası verilmişti.[40]
Bu karara rağmen Albay Bekir Sami Bursa’nın işgaline kadar Bursa ve yöresinde
mücadeleye devam etmişti.
25
Haziran 1920’de Batı Cephesi Komutanlığı kurulunca Albay Bekir Sami, 20’nci
Kolordu Komutanlığına atanmış ancak bu görevde 20 gün kalabilmişti. Zira
8 Temmuz 1920’de Bursa’nın işgali sebebiyle TBMM’nin dinci kanadı tarafından
suçlanmış ve görevden alınmıştı.[41]
Mustafa Kemal Paşa, Albay İsmet Bey ve Ali Fuat Cebesoy mecliste Albay Bekir
Sami’yi savunsa da sonuç değişmemişti. Hatta Mustafa Kemal Paşa Bursa’dan geri
çekilişin hükümet kararı olduğunu söylemişti.[42]
Buna rağmen sonuç değişmemişti. İstanbul hükümeti yandaşlarının Bursa’da
çoğunlukta bulunması işgalin diğer bir sebebi olarak görülebilirdi.[43] Albay
Bekir Sami buna rağmen 20.000 kişilik Yunan ordusuna karşı 2500 moralsiz
askerle savaşmış ve netice alamadan Bursa’dan ayrılmak zorunda kalmıştı.[44]
Albay
Bekir Sami 4 Eylül 1920’de 20’nci Kolordu Komutanlığı görevinden alınarak Muğla
ve Antalya Havalisi Komutanı olarak atandı. [45] Daha
sonra Kuzey Kafkas Askerî Temsilcisi görevi dolayısıyla Sovyet Rusya’ya gitmeye
çalışsa da bazı nedenlerden dolayı yolculuğu yarım kalmış geri dönmüştü.[46]
Albay
Bekir Sami hastalığından dolayı 22 Şubat 1921’de Viyana’ya gitmişti. [47]
Tekrar yurda dönen Albay Bekir Sami’ye Milli Savunma Bakanlığı tarafından bazı
görevler teklif edilmişti Fakat o bu görevleri kabul etmemiş ve 9 Temmuz 1924
yılında emekli olmuştu.[48]
İşsiz kalan Albay Bekir Sami, Ali Fuat Paşa’nın yardımı sayesinde Haydarpaşa
Devlet Demir Yolları İstimlak Müdür Yardımcılığı görevine getirilmişti. 9 Eylül
1934’te ölümüne kadar da bu görevi yapmıştı.[49]
Eserleri, Düşünceleri ve Karakteri
Almanca,
Fransızca ve İngilizce bilen Albay Bekir Sami’nin[50] kendi
çıkardığı yazılı bir eseri yoktur. Ancak Yaveri Yüzbaşı Selâhaddin’in yazdığı
savaş cerideleri 1994’te Muhittin Ünal tarafından kitap haline getirilmiştir. Albay
Bekir Sami ayrıca Kemal Tahir’in “Yorgun Savaşçı” romanının ana karakterdir.
Romanda halkın bir kısmının işgali umursamadığı ve bu umursamamazlık karşısında
komutanların yaşadıkları mücadele anlatılmaktadır.
Albay
Bekir Sami Çerkez asıllı olduğu için Rus karşıtı gibi görünse de Rusya’nın
mazlum milletlere istiklâl vereceğiz söylemi yüzünden milli mücadele döneminde
komünizme sıcak bakmıştı. Hatta milli mücadele döneminde Alaşehir’deyken Bolşevik
suçlamasıyla İstanbul’a şikâyet edilmişti. Ancak bu durum o zamanın için
normaldi. Zira İsmet İnönü, Kazım Karabekir gibi komutanlar bile o dönem komünizmi
bir kurtuluş düşüncesi olarak görüyorlardı.[51]
Albay
Bekir Sami yiğit ve cesur bir askerdi. Nitekim Mustafa Kemal, Albay Bekir Sami’nin
yaptığı çalışmalara şükran duyar ve onun kadar ahlâklı ve faziletli bir askerin
Bursa gibi nazik bir yerde görev almasının vatan ve millet için hayırlı
olduğunu vurgulamıştı.[52]
Sonuç
Albay
Bekir Sami Milli Mücadele döneminin önemli figürlerinden biridir. Zira o
Mondros Mütarekesiyle vatanın tehlikede olduğunu görmüş ve vakit kaybetmeden
Ege bölgesine giderek kurtuluş için çareler üretmeye başlamıştı. Görev yerine
geldiğinde halkı çaresiz gören Albay Bekir Sami buna rağmen yılmamış ve aldığı
tedbirlerle batı cephesini ayakta tutmuştu. Halktaki moralsizliği ve bazen
ihanete kaçan davranışlarını gözlemleyen Albay Bekir Sami bazen sert tedbirlere
başvurmak zorunda kalmıştı.
İstanbul
Hükümetiyle bağları koparan Albay Bekir Sami kendisine verilen idam cezası
sonrası tamamen Mustafa Kemal’e bağlı kalarak görevini yürütmüştü. Zaten
İstanbul ile olan münasebetleri Sarayla değil eski İttihatçı, Teşkilat-ı
Mahsusa ve Karakol Cemiyeti mensuplarıyla olmuştu.
Albay
Bekir Sami Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgali nedeniyle TBMM tarafından gözden
düşürülmüş bu olaydan sonra pasif görevlere getirilmişti. 9 Temmuz 1924 gibi
erken bir tarihte emekli olan Albay Bekir Sami, Ali Fuat Paşa sayesinde işe
girmiş ve 1934’te ölümüne kadar normal bir vatandaş gibi yaşamıştı.
Albay
Bekir Sami gibi bir komutanın erken görevden alınması ve ölüm tarihi olan
1934’e kadar ondan hiç faydalanılmaması o dönem için bir eksiklik olarak kabul
edilebilir. Zira başka bir nedeni yoksa bu durum düşündürücü niteliktedir. Albay
Bekir Sami’nin mezarı T.C. Devlet Onur Mezarlığı’nda değil, kendi aile
mezarlığındadır. Bu durum ailesini üzmektedir. Albay Bekir Sami Günsav gibi
tarihi kahramanlara verilen önem belki de yeniden gözden geçirilmelidir.
KAYNAKÇA:
Derlemeler:
Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve
Beyannameleri IV, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2006
İnternet:
Kitaplar:
Akal,
Emel. Milli Mücadele’nin Başlangıcında
Mustafa Kemal İttihat ve Terakki ve Bolşevizm, İstanbul 2006.
Akşin,
Sina. İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele
II, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara 1998.
Arı,
İnan. Tarihe Tanıklık Edenler, Çağdaş
Yayınları, İstanbul 1997.
Cebesoy,
Ali Fuat. Milli Mücadele Hatıraları,
Temel Yayınları, 2007.
Cebesoy,
Ali Fuat. Moskova Hatıraları, Kültür
ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1982
Gürler,
Hamdi. Kurtuluş Savaşı’nda Albay Albay
Bekir Sami-Günsav-, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994.
Zeki
Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü II,
Öğretmen Dünyası Yayınları, Ankara 1984.
Selçuk,
İlhan. Yüzbaşı Selahattin’in Romanı. 2.
Cilt, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987.
Sofuoğlu,
Adnan. Kuva-yı Milliye Dönemi’nde
Kuzeybatı Anadolu, Genel Kurmay Başkanlığı, Ankara1994.
Tekeli,
İlhan ve Selim İlkin, Ege’deki Sivil
Direnişten Kurtuluş Savaşı’na Geçerken Uşak Heyet-i Merkeziyesi ve İbrahim
(Tahtakılıç), TTK Basımevi, Ankara 1989.
Ülger,
S.
E.. Zafere
Giden Yol, İstanbul 2008.
Ünal,
Muhittin.
Miralay Albay Bekir Sami Günsav’ın
Kurtuluş Savaşı Anıları, Cem Yayınevi, İstanbul 2002.
Makaleler:
Özlü,
Hüsnü. “İstiklal Harbi’nde Bursa’nın İşgali
Sürecinde Mudanya’nın Bombalanması”, Uluslararası
Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, Y.5, C.5, S.14, Mart 2014
[1] A.g.e., s.291.
[2] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.17
[3] Türk Silahlı Kuvvetleri,http://www.ata.tsk.tr/06_milli_mucadele_komutanlari/bekir_sami_gunsav.html,
(ET: 29.11.2017).
[4] A.g.s.
[5] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.17-18.
[6] http://www.ata.tsk.tr/06_milli_mucadele_komutanlari/bekir_sami_gunsav.html,
(ET: 29.11.2017).
[7] Hamdi
Gürler, Kurtuluş Savaşı’nda Albay Bekir
Sami-Günsav-, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994, s.14.
[8] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.21.
[10] Emel
Akal, Milli Mücadele’nin Başlangıcında
Mustafa Kemal İttihat ve Terakki ve Bolşevizm, İstanbul 2006, s.204.
[11] A.g.e., s.204.
[12] A.g.e., s.207.
[13]
Muhittin Ünal, a.g.e., s.23.
[14] Adnan
Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Dönemi’nde
Kuzeybatı Anadolu, Genel Kurmay Başkanlığı, Ankara 1994, s.50.
[15] Hamdi
Gürler, a.g.e.,, s.42.
[16] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.24.
[17] İlhan
Tekeli ve Selim İlkin, Ege’deki Sivil
Direnişten Kurtuluş Savaşı’na Geçerken Uşak Heyet-i Merkeziyesi ve İbrahim
(Tahtakılıç), TTK Basımevi, Ankara 1989, s.96.
[18] Emel
Akal, a.g.e., s.208.
[19]
Muhittin Ünal, a.g.e., s.45.
[20] İlhan
Selçuk, Yüzbaşı Selahattin’in Romanı. 2.
Cilt, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987, s.95-97.
[21]
Muhittin Ünal, a.g.e.,, s.73.
[22] A.g.e., s.116.
[23] Muhittin
Ünal, a.g.e.,, s.27.
[24] A.g.e., s.108.
[25] A.g.e., s.30.
[26] A.g.e., s.60.
[27] A.g.e., s.61.
[28] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.83.
[29] A.g.e., s.57.
[30] Rahmi
Apak, İstiklâl Savaşında Garp Cephesi
Nasıl Kuruldu, İstanbul 1942, s. 47.
[31] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.176.
[32] Zeki
Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü II,
Öğretmen Dünyası Yayınları, Ankara 1984, s.163.
[33] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.141.
[34] A.g.e., s.33-136.
[35] A.g.e., s.52.
[36] A.g.e., s.165.
[37] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri
IV, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2006, m.156.
[38] Ali
Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları,
Temel yayınları, 2007, s. 17.
[39] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.14.
[40] A.g.e., s.176.
[41] A.g.e., s.17.
[42] Zeki
Sarıhan, a.g.e., s.116.
[43] Adnan
Sofuoğlu, a.g.e., s.187.
[45] http://www.ata.tsk.tr/06_milli_mucadele_komutanlari/bekir_sami_gunsav.html,
(ET: 29.11.2017).
[46]
Muhittin Ünal, a.g.e., s.17.
[48] A.g.s.
[49] Muhittin
Ünal, a.g.e., s.17.
[50] A.g.e.
[51] Arı
İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, Çağdaş
Yayınları, İstanbul 1997, s.342-343.
[52] Hüsnü
Özlü, “İstiklal Harbi’nde Bursa’nın
İşgali Sürecinde Mudanya’nın Bombalanması”, Uluslararası
Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, Y.5, C.5, S.14, Mart 2014,s.126
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder