8 Ocak 2019 Salı

UNUTULAN KURTULUŞ SAVAŞI KAHRAMANI: BEKİR SAMİ GÜNSAV

Çerkez kökenli olan Albay Bekir Sami 1864 yılında Kuzey Kafkasya’dan göç eden bir aileye mensuptur. Babasının adı Hasan, ailesinin unvanı ise Zarako’dur. Hasan Bey Manyas’ta çiftçilik yaparak ailesini geçindiriyordu. Albay Bekir Sami, Hasan Bey’in yedi evladından biriydi. Diğer kardeşlerin isimleri ise şöyledir: Havva, Fatma, Esma, Bekir, Sami, Münire, Mehmet ve Musa.[2]
1879 yılında Bandırma’da doğan Albay Bekir Sami, ilkokuldan sonra Bursa Askeri Lisesi’ni bitirmiş ve 14 Mart 1897’de Harp Okulu’na girmeye hak kazanmıştı. Harp Okulu’ndan 17 Ocak 1900’ta 421 öğrenci arasından 17.olarak teğmen piyade subayı olmuştur. Harp Akademisine devam ederek 4 Aralık 1902’de mümtaz yüzbaşı olmuştur.[3] Harp Akademisinden mezun olduktan sonra Erzincan’da 4’üncü Orduya bağlı 49’uncu Piyade Tümeni, 38’inci Tugay 75’inci Nizamiye Alayı 1’inci Tabur 3’üncü Bölüğü, 4 Mayıs 1906’da Erzincan Harp Okulu Topoğrafya Öğretmen Yardımcılığı, 5 Temmuz 1906’da 2’nci Ordu açığına, 30 Kasım 1908’de Erzurum Askerî Lisesi Matematik Öğretmeni, 12 Eylül 1909’da 4’üncü Ordu 8’inci Tümen Kurmay Heyeti Mülhaklığına, 3 Nisan 1910’da İstanbul Harp Okulu Topoğrafya Öğretmeni, 26 Eylül 1910’da 6’ncı Ordu açığına, 15 Temmuz 1911’de 4’üncü Redif Alayı 2’nci Dakok Tabur Komutanı, 5 Eylül 1911’de 13’üncü Kolordu Kurmay Heyeti Mülhakı, 70’inci Alay 2’nci Tabur Komutanı, 16 Mayıs 1912’de 6’ncı Kolordu 16’ncı İştip Tümen Kurmaylığına, 29 Mayıs 1912’de yeniden 70’inci Alay 2’nci Tabur Komutanı, 16 Haziran 1912’de Müstakil İşkodra Tümeni Kurmaylığına, 5 Ağustos 1912’de Harbiye Nezareti Makam Emir Subayı olarak atandı. 28 Şubat 1914’te Satın Alma Komisyon Başkanı olarak Almanya’ya gitti. 7 Eylül 1914’te 5’inci Kolordu Kurmaylığına, 15 Eylül 1914’te 43’üncü Alay Komutanı, 21 Ocak 1915’te 5’inci Seferî Kuvvetler (52’nci Tümen) Komutanı olarak atandı ve Irak Cephesi’ndeki muharebelere katıldı. 9 Ağustos 1917’de Çatalca Savunma Hattı Komutanı, 12 Nisan 1918’de İhracat ve Siparişler Dairesi Başkanlığı görevlerinde bulundu.[4] 1910 yılında Rukiye Tahire Hanımla evlenen Albay Bekir Sami’nin, bu evlilikten Turgut, Orhan, Ali Doğan, Turhan, Belma ve Selma adında 6 çocuğu olmuştur.[5]
5 Ağustos 1912’de “Harbiye Nezareti Makam Emir Subayı” olarak atanan[6] Albay Bekir Sami, Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın yaverliğini de yapmıştır. 11 Haziran 1913’te Paşa’nın suikasta uğradığı sırada Albay Bekir Sami’nin yanında olmaması onu olası bir ölümden kurtarmıştı. I.Dünya Savaşı’nda aktif görev alan Albay Bekir Sami, İran ve ötesi harekâtının yanı sıra Kafkas cephesine katılmıştır.[7]
Milli Mücadele Döneminde Yürüttüğü Eylemler
Albay Bekir Sami, Mondros Mütarekesinin imzalandığı 30 Ekim 1918 yılında İstanbul’da bulunuyordu. İstanbul Hükümeti tarafından ona “İhracat ve İthalat Komisyonu” görevi verilmişti. Ancak o bu görevi fazla önemsememiş ve Üsküdar’daki evinde bir nevi inzivaya çekilmişti.[8] Sık sık arkadaşlarıyla toplanıp memleketin kurtuluşu için çareler arıyor, özellikle de Hindistan seferi sırasında tanıştığı[9] Rauf Bey’in evinde yapılan toplantılara katılıyordu.[10] Zira Rauf Bey o sıralar eski İttihatçılarla temasta bulunuyor ve onları milli mücadeleye katılmaya ikna etmeye çalışıyordu.
Albay Bekir Sami bu şartlar altında, İstanbul Hükümeti tarafından 1919 Mayıs ayının ortalarında 56’ncı Tümen Komutanı ve 17’nci Kolordu Komutan Vekili olarak Manisa bölgesine atandı. Bu tayinde Rauf Bey’in ve Karakol Cemiyeti’nin büyük rolü vardı.[11] Nitekim o sıralar Harbiye Dairesi Birinci Şube Müdürü Naim Cevat’tı. Zaten o da 16 Mart 1920 Meclis baskınından sonra Kafkaslara gidecek ve kurtuluş için çareler arayacaktı.[12]
Albay Bekir Sami Ege bölgesine gitmeden önce üst düzey hükümet yetkilileriyle görüşmüştü. Bunlardan Milli Savunma Bakanı Şevket Turgut Paşa’nın, Albay Bekir Sami’ye 1.000 lira vermesi ve ağlayarak “vatan için ne yapman gerekiyorsa onu yap” demesi kayda değer olaylardandır. Şevket Turgut Paşa ayrıca Albay Bekir Sami’ye, “Hükümetin sana yardım edemeyebilir[13] demesi dönemin şartlarını görmek bakımından düşündürücüdür. Albay Bekir Sami’yi resmi olarak Şevket Turgut Paşa görevlendirmişti.[14] Bu tayin öylesine acele olmuştur ki Albay Bekir Sami daha ekibini oluşturamadan ve resmi yazı gelmeden yola koyulmuştu.[15] Bu da memleketin kurtuluşu için kaybedilecek zamanın olmadığını gösteriyordu. Zira 15 Mayıs’ta İzmir İşgal edilmiş, orada bulunan Türk askerleri ya şehit olmuş ya kaçmış ya da çevre birliklere dağılmıştı.
Görev yerine vapurla giden Albay Bekir Sami’nin yol arkadaşları da İttihatçı ve Teşkilât-ı Mahsusa üyelerinden oluşuyordu. Yol boyunca ulusal direnişin nasıl örgütleneceği ile ilgili planlar konuşulmuştu. Albay Bekir Sami yol arkadaşlarından bu konuda yardım istedi.[16] Bu yardıma karşılık veren Teşkilât-ı Mahsusa üyesi Yüzbaşı Süleyman Sururi, görev yerine varınca Albay Bekir Sami tarafından Alaşehir irtibat zabitliğine atanmıştı.[17] Bu atama milli mücadeleye büyük katkı sağlayan bir olaydı. Zira Süleyman Sururi’nin Uşak bölgesinde asker toplama, teşkilatlanma, iaşe ve halkı bilinçlendirme konusunda çok büyük yararlılıkları olmuştu.
Görev yeri olan Manisa’ya giderken yol güzergâhını gözlemleyen Albay Bekir Sami evlere asılan Yunan bayraklarını görünce çok üzüldüğünü anılarında sık sık belirtmiştir. Albay Bekir Sami görev yerine gelir gelmez İstanbul ile sürekli temas halinde olmayı da ihmal etmemişti. Sürekli etrafına telgraf gönderiyor ve İstanbul Hükümeti’ni mevcut durumdan haberdar ediyordu. Özellikle Rauf Bey’le çok sık haberleşiyordu.
Bandırma’ya vardığında durumun vahametini anlayan Albay Bekir Sami, aldığı sert ve acımasız kararlarla halkın üzerindeki yılgınlığı atmıştı.[18] 27 Mayıs 1919’da Akhisar’da Türkleri ve Rumları toplayarak onlara devlete karşı gelmemelerini, aksi takdirde yöreyi, halkı ile beraber yok edeceğini[19] söylemesi durumu anlamak için iyi bir örnektir. Bu konuda acımasızlığı ile bilinen Albay Bekir Sami, Yunanlarla barışı savunan dört hocayı kendi tabancasıyla Kaymakamlık binasının önünde öldürmüş ve olay esnasında etraftakilere görevini yapmayanların sonunun bu şekilde olacağını söylemişti.[20]  Albay Bekir Sami özelikle bayrak konusunda çok hassastı. Eşme’de Rum bayrakları asılması üzerine, 4 Rum’u
idam ettirmiş, asılan bayrakları toplatarak yaktırmıştı.[21] Bölge yöneticilerini baskı altına alan Albay Bekir Sami örneğin Kula’da zengin çocuklarının askere gitmesine engel olan Şube reisini önce tutuklatmış sonra da milli mücadeleye katılması şartıyla affetmişti. Albay Bekir Sami milli mücadeleye zarar veren eşraf ve âlimlerinden bazılarını da tutuklatmıştı. Kaymakamların araya girmesiyle bazılarını da affetmişti.[22]
Albay Bekir Sami’nin bu davranışları bazıları tarafından bozgunculuk olarak görülüyordu. Zira Bandırma’da Rum bayraklarının toplatılması emrini verdiği bir yarbay sonradan Albay Bekir Sami’yi İstanbul Hükümeti’ne şikâyet etmiş ve onun hakkında fitne çıkarıyor demişti.[23] Albay Bekir Sami o günlerde buna benzer durumlarla çok karşılaşmıştı.
İzmir İşgali’nden geri çekilen askerlerle görüşen Albay Bekir Sami, İzmir’deki olayları onlardan öğreniyor ve durumu İstanbul’a bildiriyordu. Zira İzmir’de durum iyi gözükmüyordu. Yunan askeri girdiği yerlerde katliam ve zulüm yapıyordu. İzmir ve çevresinde yaşayan Rumlar akın akın Yunan ordusuna ve Rum çetelerine karışıyordu. Hatta Yunanlılar Rumlardan “savaş zamanı vergisi” adlı bir vergi alıyordu.[24] Bu olaylara tanık olan Albay Bekir Sami aldığı kararlarda daha da sertleşiyordu. Hatta bir ara İzmir’e girmeyi bile düşünmüştü.
23 Mayıs 1919’da Manisa’ya varamadan oranın Yunanlar tarafından işgal edildiğini duyan Albay Bekir Sami hemen en yakın yer olan Akhisar’a gidip karargâh merkezini oraya taşımıştı. Buradan da İstanbul ve ilgili yerlere telgraf göndererek işgal konusunda bilgilendirme yapmıştı. Bu arada Çerkez Ethem Bey’i de yardıma çağırmıştı. Albay Bekir Sami’nin yanında Vasıf Bey(Çınar) ve Kazım Bey(Özalp)’da bulunuyordu. [25]
26 Mayıs 1921’de Aydın ve Tire, ertesi gün de Bayındır işgal edilmişti.[26] Yunan işgali dolayısıyla bölgede hareket kabiliyetini kaybeden Albay Bekir Sami, buna rağmen korkmadan mücadele ediyordu. Rum baskınlarının yapıldığı yerlere gidiyor ve burada taşkınlık yapan Rumları ve işbirlikçi Türkleri cezalandırıyordu. Yunanlılara para karşılığı casusluk yapan Türkler bile oluyordu. İşgal korkusu yaşayanlar bazı Türklerin Yunanlıları karşılamak için merasime hazırlandığı bile oluyordu. Bu arada askerden kaçanlar yakalanıp bir merkezde toplanıyordu. Albay Bekir Sami cephanelerin işgal kuvvetlerinin eline geçmeden kaçırılması ve güvenli bir yerde toplanması konusuna çok önem veriyordu. Bu konuda bölgedeki komutan ve görevlilerle sık sık emirler yağdırıyordu. Ancak bölgedeki şartlar çok zordu. Örneğin bölge halkından bazıları Aydın işgali sırasında ortada kalan erzak ve silahları yağmalamıştı. Buna karşılık vatansever komutanlardan bazıları geri çekildikleri yerlerde halkı örgütlemeye çalışmış ancak halk yeteri kadar ilgi göstermemişti.[27] He ne kadar bazı Türkler Yunanlılara karşı yılgınlık gösterse de bazıları da gizli örgütlenme, miting, protesto ya da ticari boykot gibi eylemlere işgale karşı koymaya çalışıyordu. Örneğin Hristiyanlara kızan bazı Türkler onlardan alışveriş yapmıyordu.[28]
İstanbul Hükümeti şikâyet ve ihbarlardan dolayı 28 Mayıs 1919’da Albay Bekir Sami’yi geri çağırmıştı. Albay Bekir Sami ise bu emre olumsuz yanıt vermişti. Tam da bu sırada Ayvalık’ın işgal edildiği haberi gelmişti. Ertesi gün de Turgutlu ise işgal edilmişti.
30 Mayıs 1919’da Alaşehir’e giden Albay Bekir Sami bazı gözlemlerde bulunmuştu. Zira Türkler Rumlarla dost olduklarına dair “Dostluk Belgesi” adı verilen bir belge almanın peşindeydi. Ayrıca Yunanlıları karşılamak için hazırlık yapıyorlardı. Bu arada işgal edilen yerlerden geri çekilen asker ve komutanlar cephaneyi bırakmak zorunda kalıyordu. Oysa Albay Bekir Sami’nin bu konuda kesin talimatı vardı. Albay Bekir Sami komutanlara neden bu emri yerine getirmediniz diye sormuştu. Komutanlar ise Rumların ve İngilizlerin onlara engel olduklarını söylemişti[29] Bu arada Turgutlu ve Bayındır da çarpışma olmadan işgal edilmişti.
Albay Bekir Sami işgal bölgelerinde teşkilatlanıyor ayrıca ulusal mücadeleye karşı olan yöneticileri bir şekilde ikna ediyordu. Yunanlıların İzmir’den sonra doğuya doğru yayılışını engellemek onun en önemli görevdi. Ancak kaçak asker sıkıntısı yaşanıyordu. Yunanlıların geri çekildiği ve boşalttığı yerleri bir an önce ele geçirmek isteyen Albay Bekir Sami bunu gerçekleştirecek askerleri bulmakta zorluk çekiyordu. Bu yüzden kaçak askerlerin yakalanmasına konusuna çok önem vermişti.
31 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’e telgraf çekip bölgedeki durumu rapor eden Albay Bekir Sami 9 Haziran 1919’da Mustafa Kemal’den bir de cevap almıştı. Bu telgrafta her şeye rağmen ümitsizliğe kapılmamak gerektiğini anlatan Mustafa Kemal, kumandanlarda görülecek zafiyetin halka da yansıyacağını belirterek Albay Bekir Sami’yi telkin etmişti. [30] Albay Bekir Sami o günden sonra Mustafa Kemal’e sonuna kadar sadık kalmıştı.
Mustafa Kemal ayrıca Ege bölgesinde kurulan Redd-i İlhak Cemiyetlerini Albay Bekir Sami sayesinde kontrol etmişti.[31] Albay Bekir Sami, Mustafa Kemal’in batı cephesindeki sağ koluydu. Ancak Kara Vasıf ve eski İttihatçılarla görüşmeye devam eden Albay Bekir Sami Karakol Cemiyeti’nin Ege’deki temsilcilerinden biri olmaya devam etmişti. Sivas Kongresi’nden sonra Mustafa Kemal, Albay Bekir Sami'ye gönderdiği bir telgrafta artık Redd-i ilhak, Karakol gibi adlarla çalışmaya gerek bulunmadığını belirtmişti.[32]
Tüm bu örgütlenme çabaları ve kısmi başarılardan sonra 20 Haziran 1919’da Bursa’da bulunan 56.Tümen komutanlığına atanan Albay Bekir Sami bu emre uyup uymama konusunda kararsız kalmıştı. Zira Uşak, Eşme, Kula, Alaşehir, Salihli ve Ahmetli’de mıntıka kumandanlıkları oluşturmuş ve direnişi örgütlemişti.[33]  Sonunda Bursa’ya gitmeye karar veren Albay Bekir Sami 27 Haziran’da oraya vardı.[34] Bursa’ya geldiğinde eski görev yerlerinden kötü haberler geliyordu. Zira askeri firar olayları artmıştı. Bekir Sami’nin kurduğu düzen bozulmuş, örgütlenmeler dağılmıştı.
27 Haziran 1919’da Albay Bekir Sami’ye bir telgraf gönderilmişti. Mustafa Kemal Paşa Sivas Kongresi’ne Rauf Bey’in seçtirilip gönderilmesini talep ediyor ayrıca Bursa’daki hadiselerden haberdar olmak istiyordu. Bursa’da ise durum kötüydü. Ortada bir enkaz vardı. Bu enkazın sebebi ise Bursa Valisi İsmail Gümülcineli’ydi. Çünkü bu vali vatanseverleri görevden uzaklaştırıp Ermeni ve Rumlarla işbirliği yapıyordu. Ancak Bekir Sami Bursa’ya geldiğinde İsmail Gümülcineli kaçmıştı.
Direnişe Bursa’da devam eden Albay Bekir Sami buradan yaptığı yönlendirmelerle Ege’yle bağlantısını sürdürüyordu. İşgali püskürtmek için en ufak ayrıntıya dikkat ediyor fırsatları kaçırmıyordu. Örneğin İtalyanların Burdur’da silah sattıklarını duymuş, silahların satın alınması için oradaki amirlere emir vermişti.[35] Bu arada Bursa’ya yeni vali olarak atanan Kürt Mustafa Paşa (Nemrut Mustafa Paşa) söylediği sözler ve tavırlar yüzünden askerlerde infial yaratmıştı. Osmanlı Devleti’nin I.Dünya Savaşı‘na girişinin boşuna ve haksız olduğunu, ölen askerlerin de köpek ölüsünden farksız oluğunu söyleyen Kürt Mustafa Paşa, Albay Bekir Sami tarafından silah zoruyla Bursa’dan kovulmuştu.[36]
Bu arada 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile haberleşen Albay Bekir Sami, Sivas Kongresi Temsil Heyeti’nin emirlerini harfiyen yerine getiriyordu. Bu dönemde Mustafa Kemal Paşa ile telgraflaşma sayısı da sıklaşmıştı. Bu süreçte Merkezi Bilecik olmak üzere İzmit, Eskişehir ve Bolu Sancaklarının Mıntıka Kumandanlığını yapan Albay Bekir Sami, asayişi sağlama, tren hatlarını kontrol etme ve cephaneleri korumak gibi görevleri yerine getirmişti.[37] Albay Bekir Sami ayrıca Anzavur ayaklanmasına karşı mücadele etmiş, bölgede tehlikeli görünen kişileri ya tutuklatmış ya da Ankara’ya göndermişti. Örneğin Mustafa Kemal tarafından çekilen bir telgrafta Yusuf İzzet Paşa’nın gizlice Ankara’ya gönderilmesi, eğer karşı koyarsa zorla getirilmesi emri verilmişti. Hatta Mustafa Kemal Paşa, Yaver Yüzbaşı Selahattin’e ayrıca şifreli bir telgraf göndermiş, Yusuf İzzet Paşa’nın Ankara’ya gönderilmesi hususunda Albay Bekir Sami’nin engel olması durumunda bu sefer Albay Bekir Sami’yi onun tutuklamasını istemişti.[38]
Bu arada İstanbul Hükümeti tarafından gönderilen Reşit Bey, eğer Mustafa Kemal’den ayrılırsa Albay Bekir Sami’ye paşalık, başkumandanlık, 20.000 altın ve bir adet köşk verileceğini söylemişti.[39] Bu teklifi reddeden Albay Bekir Sami’ye 6 Haziran 1920’de Kuvayi Milliye adı altında Anadolu’da kargaşa yaratıp halkı teşvik etmekten dolayı rütbesinin kaldırılması, madalyalarının geri alınması ve idam cezası verilmişti.[40] Bu karara rağmen Albay Bekir Sami Bursa’nın işgaline kadar Bursa ve yöresinde mücadeleye devam etmişti.
25 Haziran 1920’de Batı Cephesi Komutanlığı kurulunca Albay Bekir Sami, 20’nci Kolordu Komutanlığına atanmış ancak bu görevde 20 gün kalabilmişti. Zira 8 Temmuz 1920’de Bursa’nın işgali sebebiyle TBMM’nin dinci kanadı tarafından suçlanmış ve görevden alınmıştı.[41] Mustafa Kemal Paşa, Albay İsmet Bey ve Ali Fuat Cebesoy mecliste Albay Bekir Sami’yi savunsa da sonuç değişmemişti. Hatta Mustafa Kemal Paşa Bursa’dan geri çekilişin hükümet kararı olduğunu söylemişti.[42] Buna rağmen sonuç değişmemişti. İstanbul hükümeti yandaşlarının Bursa’da çoğunlukta bulunması işgalin diğer bir sebebi olarak görülebilirdi.[43] Albay Bekir Sami buna rağmen 20.000 kişilik Yunan ordusuna karşı 2500 moralsiz askerle savaşmış ve netice alamadan Bursa’dan ayrılmak zorunda kalmıştı.[44]
Albay Bekir Sami 4 Eylül 1920’de 20’nci Kolordu Komutanlığı görevinden alınarak Muğla ve Antalya Havalisi Komutanı olarak atandı. [45] Daha sonra Kuzey Kafkas Askerî Temsilcisi görevi dolayısıyla Sovyet Rusya’ya gitmeye çalışsa da bazı nedenlerden dolayı yolculuğu yarım kalmış geri dönmüştü.[46]
Albay Bekir Sami hastalığından dolayı 22 Şubat 1921’de Viyana’ya gitmişti. [47] Tekrar yurda dönen Albay Bekir Sami’ye Milli Savunma Bakanlığı tarafından bazı görevler teklif edilmişti Fakat o bu görevleri kabul etmemiş ve 9 Temmuz 1924 yılında emekli olmuştu.[48] İşsiz kalan Albay Bekir Sami, Ali Fuat Paşa’nın yardımı sayesinde Haydarpaşa Devlet Demir Yolları İstimlak Müdür Yardımcılığı görevine getirilmişti. 9 Eylül 1934’te ölümüne kadar da bu görevi yapmıştı.[49]
Eserleri, Düşünceleri ve Karakteri
Almanca, Fransızca ve İngilizce bilen Albay Bekir Sami’nin[50] kendi çıkardığı yazılı bir eseri yoktur. Ancak Yaveri Yüzbaşı Selâhaddin’in yazdığı savaş cerideleri 1994’te Muhittin Ünal tarafından kitap haline getirilmiştir. Albay Bekir Sami ayrıca Kemal Tahir’in “Yorgun Savaşçı” romanının ana karakterdir. Romanda halkın bir kısmının işgali umursamadığı ve bu umursamamazlık karşısında komutanların yaşadıkları mücadele anlatılmaktadır.
Albay Bekir Sami Çerkez asıllı olduğu için Rus karşıtı gibi görünse de Rusya’nın mazlum milletlere istiklâl vereceğiz söylemi yüzünden milli mücadele döneminde komünizme sıcak bakmıştı. Hatta milli mücadele döneminde Alaşehir’deyken Bolşevik suçlamasıyla İstanbul’a şikâyet edilmişti. Ancak bu durum o zamanın için normaldi. Zira İsmet İnönü, Kazım Karabekir gibi komutanlar bile o dönem komünizmi bir kurtuluş düşüncesi olarak görüyorlardı.[51]
Albay Bekir Sami yiğit ve cesur bir askerdi. Nitekim Mustafa Kemal, Albay Bekir Sami’nin yaptığı çalışmalara şükran duyar ve onun kadar ahlâklı ve faziletli bir askerin Bursa gibi nazik bir yerde görev almasının vatan ve millet için hayırlı olduğunu vurgulamıştı.[52]

Sonuç
Albay Bekir Sami Milli Mücadele döneminin önemli figürlerinden biridir. Zira o Mondros Mütarekesiyle vatanın tehlikede olduğunu görmüş ve vakit kaybetmeden Ege bölgesine giderek kurtuluş için çareler üretmeye başlamıştı. Görev yerine geldiğinde halkı çaresiz gören Albay Bekir Sami buna rağmen yılmamış ve aldığı tedbirlerle batı cephesini ayakta tutmuştu. Halktaki moralsizliği ve bazen ihanete kaçan davranışlarını gözlemleyen Albay Bekir Sami bazen sert tedbirlere başvurmak zorunda kalmıştı.
İstanbul Hükümetiyle bağları koparan Albay Bekir Sami kendisine verilen idam cezası sonrası tamamen Mustafa Kemal’e bağlı kalarak görevini yürütmüştü. Zaten İstanbul ile olan münasebetleri Sarayla değil eski İttihatçı, Teşkilat-ı Mahsusa ve Karakol Cemiyeti mensuplarıyla olmuştu.
Albay Bekir Sami Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgali nedeniyle TBMM tarafından gözden düşürülmüş bu olaydan sonra pasif görevlere getirilmişti. 9 Temmuz 1924 gibi erken bir tarihte emekli olan Albay Bekir Sami, Ali Fuat Paşa sayesinde işe girmiş ve 1934’te ölümüne kadar normal bir vatandaş gibi yaşamıştı.
Albay Bekir Sami gibi bir komutanın erken görevden alınması ve ölüm tarihi olan 1934’e kadar ondan hiç faydalanılmaması o dönem için bir eksiklik olarak kabul edilebilir. Zira başka bir nedeni yoksa bu durum düşündürücü niteliktedir. Albay Bekir Sami’nin mezarı T.C. Devlet Onur Mezarlığı’nda değil, kendi aile mezarlığındadır. Bu durum ailesini üzmektedir. Albay Bekir Sami Günsav gibi tarihi kahramanlara verilen önem belki de yeniden gözden geçirilmelidir.
KAYNAKÇA:
Derlemeler:
Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2006
İnternet:
Kitaplar:
Akal, Emel. Milli Mücadele’nin Başlangıcında Mustafa Kemal İttihat ve Terakki ve Bolşevizm, İstanbul 2006.
Akşin, Sina. İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele II, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara 1998.
Arı, İnan. Tarihe Tanıklık Edenler, Çağdaş Yayınları, İstanbul 1997.
Cebesoy, Ali Fuat. Milli Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, 2007.
Cebesoy, Ali Fuat. Moskova Hatıraları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1982
Gürler, Hamdi. Kurtuluş Savaşı’nda Albay Albay Bekir Sami-Günsav-, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994.
Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü II, Öğretmen Dünyası Yayınları, Ankara 1984.
Selçuk, İlhan. Yüzbaşı Selahattin’in Romanı. 2. Cilt, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987.
Sofuoğlu, Adnan. Kuva-yı Milliye Dönemi’nde Kuzeybatı Anadolu, Genel Kurmay Başkanlığı, Ankara1994.
Tekeli, İlhan ve Selim İlkin, Ege’deki Sivil Direnişten Kurtuluş Savaşı’na Geçerken Uşak Heyet-i Merkeziyesi ve İbrahim (Tahtakılıç), TTK Basımevi, Ankara 1989.
Ülger, S. E..  Zafere Giden Yol, İstanbul 2008.
Ünal, Muhittin. Miralay Albay Bekir Sami Günsav’ın Kurtuluş Savaşı Anıları, Cem Yayınevi, İstanbul 2002.
Makaleler:
Özlü, Hüsnü.  “İstiklal Harbi’nde Bursa’nın İşgali Sürecinde Mudanya’nın Bombalanması”, Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, Y.5, C.5, S.14, Mart 2014



[1] A.g.e., s.291.
[2] Muhittin Ünal, a.g.e., s.17
[3] Türk Silahlı Kuvvetleri,http://www.ata.tsk.tr/06_milli_mucadele_komutanlari/bekir_sami_gunsav.html, (ET: 29.11.2017).
[4] A.g.s.
[5] Muhittin Ünal, a.g.e., s.17-18.
[6] http://www.ata.tsk.tr/06_milli_mucadele_komutanlari/bekir_sami_gunsav.html, (ET: 29.11.2017).
[7] Hamdi Gürler, Kurtuluş Savaşı’nda Albay Bekir Sami-Günsav-, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994, s.14.
[8] Muhittin Ünal, a.g.e., s.21.
[9] Hamdi Gürler, a.g.e.,  s.42.
[10] Emel Akal, Milli Mücadele’nin Başlangıcında Mustafa Kemal İttihat ve Terakki ve Bolşevizm, İstanbul 2006, s.204.
[11] A.g.e., s.204.
[12] A.g.e., s.207.
[13] Muhittin Ünal, a.g.e., s.23.
[14] Adnan Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Dönemi’nde Kuzeybatı Anadolu, Genel Kurmay Başkanlığı, Ankara 1994, s.50.
[15] Hamdi Gürler, a.g.e.,, s.42.
[16] Muhittin Ünal, a.g.e., s.24.
[17] İlhan Tekeli ve Selim İlkin, Ege’deki Sivil Direnişten Kurtuluş Savaşı’na Geçerken Uşak Heyet-i Merkeziyesi ve İbrahim (Tahtakılıç), TTK Basımevi, Ankara 1989, s.96.
[18] Emel Akal, a.g.e., s.208.
[19] Muhittin Ünal, a.g.e., s.45.
[20] İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selahattin’in Romanı. 2. Cilt, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987, s.95-97.
[21] Muhittin Ünal, a.g.e.,, s.73.
[22] A.g.e., s.116.
[23] Muhittin Ünal, a.g.e.,, s.27.
[24] A.g.e., s.108.
[25] A.g.e., s.30.
[26] A.g.e., s.60.
[27] A.g.e., s.61.
[28] Muhittin Ünal, a.g.e., s.83.
[29] A.g.e., s.57.
[30] Rahmi Apak, İstiklâl Savaşında Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, İstanbul 1942, s. 47.
[31] Muhittin Ünal, a.g.e., s.176.
[32] Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü II, Öğretmen Dünyası Yayınları, Ankara 1984, s.163.
[33] Muhittin Ünal, a.g.e., s.141.
[34] A.g.e., s.33-136.
[35] A.g.e., s.52.
[36] A.g.e., s.165.
[37] Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2006, m.156.
[38] Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, Temel yayınları, 2007, s. 17.
[39] Muhittin Ünal, a.g.e., s.14.
[40] A.g.e., s.176.
[41] A.g.e., s.17.
[42] Zeki Sarıhan, a.g.e., s.116.
[43] Adnan Sofuoğlu, a.g.e., s.187.
[44] S. E. Ülger,  Zafere Giden Yol, İstanbul 2008.
[45] http://www.ata.tsk.tr/06_milli_mucadele_komutanlari/bekir_sami_gunsav.html, (ET: 29.11.2017).
[46] Muhittin Ünal, a.g.e., s.17.
[47]  http://www.ata.tsk.tr/06_milli_mucadele_komutanlari/bekir_sami_gunsav.html, (ET: 29.11.2017).
[48] A.g.s.
[49] Muhittin Ünal, a.g.e., s.17.
[50] A.g.e.
[51] Arı İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, Çağdaş Yayınları, İstanbul 1997, s.342-343.
[52] Hüsnü Özlü,  “İstiklal Harbi’nde Bursa’nın İşgali Sürecinde Mudanya’nın Bombalanması”, Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, Y.5, C.5, S.14, Mart 2014,s.126

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder